6 Mayıs 2016 Cuma


Felsefe tarihinin en önemli problem alanlarından biri Bilginin Kaynağı problemidir. Bu alanda dört görüş karşımıza çıkmaktadır. Bunlar Rasyonalizm, Empirizim, Senztezcilik ve Sezgicilik'tir.






Bu konuyu karikatürize ettiğimizde,

Rasyonalist; ukala ve kendinden emin bir tip olacaktır. Çünkü ona göre bilgi doğuştandır. Diğer görüşlere karşı burnu havada bir tiptir.


Empirist; Rasyonalist'e laf sokan bir tiptedir. Çünkü ona göre bilginin kaynağı doğuştan gelmez, deneyimle kazanılır.

Sezgici; Diğer akımlara göre daha içine kapanık bir tiptir. Çünkü ona göre bilgiye yalnızca sezgi yoluyla ulaşılabilir. (Önündeki sihir küresi bu alanda mizahsen gereğidir.)  

Sentezci; Tabiri caiz ise aralarında en rahat hatta cool olanıdır. Çünkü ona göre ne rasyonalistin dediği ne de empiristin dediği doğrudur. Aslına bakılırsa sentezciğe göre bilgiye her iki yolla da ulaşmak mümkündür.


                                           EMPİRİZM


                                       


Empirizm (Deneycilik); bilgilerimizin duyu ve algıdan geldiğini, deneyden türediğini ve aklımızda doğuştan olan hiçbir bilgi, düşünce ve ilke bulunmadığını ileri süren bilgi öğretisidir. Kısaca; ''Bilginin kaynağı nedir?'' sorusuna ''Deneyimdir'' diye yanıtlayan öğretidir.

Empirizim, rasyonalizmin karşıtıdır. İnsan zihninde doğuştan gelen hiçbir düşüncenin, hiçbir ilkenin bulunmadığını savunur. Başka bir deyişle düşünmenin yasaları da denilen özdeşlik, çelişmezlik yeterli neden, üçüncü halin olanaksızlığı ilkelerinin; matematikteki kavramların, aksiyomların, tanrı fikrinin vb. aklımızda doğuştan bulunmadığını ileri sürer.

 John Locke

Locke, doğuştan bilginin olmadığını, bilgilerimizin deneyden ve alışkanlıklardan geldiğini savunur. Ona göre bilgiler doğuştan olsaydı cahil ya da budala dediğimiz bir kişinin de akıl ilkeleri, matematik kavramları, aksiyomlar ve tanrı hakkında bilgisi olması gerekirdi. Oysa gerçek böyle değildir. Nitekim bugün tanrı hakkında hiçbir düşüncesi olmayan ya da onu anlatacak sözcükleri olmayan toplumlar mevcuttur. Locke'a  göre insan zihni dünyaya boş bir levha olarak gelir. Duyular ve deneyler bu levhayı zamanla doldururlar. O, bu görüşünü şöyle dile getirir. ''Zihinde bulunan hiçbir düşünce yoktur ki daha önce duyularda bulunmamış olsun.''

David Hume

Hume, insan zihnini düzenleyen bütün ilkelerin deneyden geldiğini ileri sürer. Ona göre ''doğa yasaları'' gibi ''düşüncenin yasaları'' da insanın alışkanlıklarından başka bir şey değildir. Hume, tasarımların kaynağını, zihinde bulunanları 'izlenimler' ve 'fikirler' olarak ikiye ayırır.

İzlenimler; duyumlar, duygulanımlardır. Görürken, işitirken, sever ya da nefret ederken algıladıklarımız ve hissettiklerimiz bu gruba girer. İzlenimler canlı ve güçlü olurlar.

Fikirler; ise duyum ve duygulanımların soluk izleri ya da kopyalarıdır. Bunların bilincine ancak herhangi bir izlenime yönelip onun üzerinde durduğumuzda varırız. 

Şu halde izlenim olmadan fikir, fikir olmadan da tasarım olmaz. Bu yargı, yalın tasarımlar için olduğu kadar bileşik tasarımlar için de geçerlidir. Tanrı tasarımı da bu yoldan oluşmuştur. Ona göre, insan iyilik ve bilgelik idealarını duyumların sağladığı izlenimlerle edinmiştir. Bunların genişletilmesiyle de tanrı tasarımına varmıştır. O halde tanrı tasarımının temelinde de izlenimler bulunmaktadır. Başka bir deyişle, tanrı kavramı, insan zihninde doğuştan var olan bir kavram değildir.

RASYONALİZM



Bilginin kaynağı probleminde doğuştancılığı savunan epistemolojik akımdır. Bu akımı savunan filozoflar ''Kartezyen Filozoflar'' olarak da tanınırlar. Rasyonalistlere göre bilginin kaynağı akıldır ve bu bilgiler doğuştan kazanılır.

Bilginin zihnimize tanrı tarafından konulduğunu ve bizim o bilgi ile dünyaya geldiğimizi, var olan bu bilgileri de anımsama yolu ile elde ettiğimizi savunurlar. Sokrates, Platon, Descartes, Spinoza ve Liebniz bu akımın öncü filozoflarıdır.

Tümdengelim tekniğini kullanırlar. Sokrates'e göre bilgi doğuştandır ve zihnimizdedir. Sadece hatırlanmaya ihtiyacı vardır. Bu işlemi yapan da akıldır. Nitekim o, Platon'un aktardığı üzere hiç geometri bilgisi olmayan birine geometri sorusu çözdürmüştür.

Descartes modern felsefenin mimarıdır. Tanrı fikrine rasyonalist akıl yürütmesi ile ulaşır. 'Doğuştan gelen fikirler' düşüncesini benimsemiştir. Ona göre bilgi, bize daha öncesinden tanrı tarafından verilmiş olan bir nimettir.