27 Nisan 2016 Çarşamba

SENTEZ


Felsefi düşüncenin analiz ve sentez gibi işlevleri söz konusudur. Analiz söz konusu olduğunda, filozof, kendisinin de içinde bulunduğu dünyayı anlamak ve kavramak için her türlü bilgi, deney, algı ve sezgi sonuçlarından oluşan düşünceyi çözümleyerek açıklığa kavuşturur. Fakat filozof, bununla yetinmez, yani dünyayı parçalanmış bir hâlde bırakmaz. Analiz aşamasında, üzerinde düşünülüp çözümlenmiş ve aydınlığa kavuşturulmuş malzemeden hareketle dünyayı yeniden inşa eder ve onu bir bütünlüğe kavuşturur. Buna da sentez denir.

Her şey üç aşamalı bir gelişme süreci içinde oluşur. Buna diyalektik adı verilir, diyalektikte bulunan bu aşamalar tez, antitez ve sentezdir.  Hegel'e göre diyalektik, varlığı meydana getiren yasadır. Örneğin; çiçek (tez aşaması), çiçeğin yok olması (antitez aşaması), meyve (sentez aşaması). Yani diyalektik süreçte çiçeğin meyveye dönüşebilmesi için kendi varlık hâlini yokluk hâline dönüştürerek bir değişim ve oluş gerçekleştirmesi söz konusudur. Kısacası diyalektik süreçte varlık tez, yokluk antitez, oluş da sentezdir.


                                                TEZ   -----   ANTİTEZ   ------  SENTEZ

                                      

Entüisyonizm (Sezgicilik)


Doğru ve kesin bilginin sezgi yoluyla elde edilebileceğini savunan felsefi akımdır. Sezgici filozoflar, sezgiyi duyudan ve akıldan farklı olarak insanda var olan özel bir bilgi yetisi olarak belirtirler. Sezgi; bütünü bir bakışta kavrayıp sezgilerle keşfetmedir. Entüisyonist filozoflar Gazali ve H.Bergson'dur. Sezgici anlayışı Bergson'dan yüzyıllar önce Gazali'nin felsefesinde görürüz.

Gazali

Felsefeye şüpheyle başlar. Ona göre bilginin amacı mutlak hakikate ulaşmaktır. Bu hakikati bize ne duyularımız ne de aklımız kazandırabilir. Çünkü duyular aldatıcı ve aklımız ise çelişkili yargılar verebildiğinden yanıltıcıdır. Bunun için mutlak bilgiye yalnız iman (inanç) ile ulaşabiliriz. İman da kaynak olarak kalpten beslenir. Öyleyse mutlak bilgi, Tanrı'da var olduğuna göre bu bilgiye yalnız kalp gözü ile ulaşabiliriz. Kalp gözü ile kavramak sezgi ile kavramak demektir. Kalp gözünün açılması için insan kalbini temizlemeli, onu çeşitli arzu ve isteklerin baskısından kurtarmalıdır. Kalp gözü açılan insan dış dünyayı ve metafizik sahayı bilir.

Bergson


Sezgiyi zekâdan ayırır ve onun içgüdüden doğduğunu söyler. Sezgi ile zekâ birbirleriyle karşıt durumdadırlar. Zekâ; statik, hareketsiz bir varlık olan maddeyi bilebilir ama dinamik, canlı ve değişken olan hayatı bilemez. Çünkü hayat zaman içinde kavranabilir. Zaman ise mekân gibi ölçülüp hesap edilecek nitelikte değildir. O, bir değişme, bir oluş ve bir süredir. Öyleyse zaman ve mekân karşıtlığı aynı anda madde ve hayat karşıtlığını da ifade eder. Maddeyi hareketsiz bir varlık oluşu nedeniyle zekâ araştırır ve buradan doğa bilimleri oluşur. Fakat gerçekte var olan hareketsiz madde değil hayattır. Hayat ise değişmeyi, eylemi ve yaratmayı ifade eder. Sürekli bir oluş ve hayat atılımı olan akışın bilgisini sezgi elde eder.

25 Nisan 2016 Pazartesi


Bilginin kaynağı problemi felsefe tarihinin en önemli sorun alanlarından biri olmuştur. Bu konu hakkında öne çıkan görüşlerin başında; Empirizm, Rasyonalizm, Sentezcilik, Sezgicilik gelmektedir.